İnsanları sevmeden nasıl yaşanabileceğini anlayamıyorum. Eğer daha bir kişiyi sevemezken, tüm evreni nasıl sevebilirsin ki? Ve eğer tüm evreni sevemiyorsan, o zaman ilahilik hakkında konuşmanın ne anlamı olur ki? Davranışlarınızın önemli bir kısmı ne kadar sevecen olduğunuzdur.
Bu “sevgi” kelimesi modern dünyada en çok yanlış kullanılan ve en az anlaşılan kelimedir. İnsanlar partnerlerine onları sevdiklerini söylerler, ama aslında çoğu zaman bunu gerçekten kastetmezler. “Seni seviyorum” dediklerinde aslında diğer kişiye tamamıyla dürüst olmamış olurlar. Eğer birini gerçekten seviyorsan ona yalan söylemezsin. Söylüyorsan, bu sevgi değildir. Ancak birçok insan sadece bir yöntem biliyor: Birilerine, onu sevdiğini söyleyip kalbini kırmak ve gittiklerinde onlara içerlemek, arkasından başkalarıyla o kişiyi eleştirmek.
Başka bir önemli sorun da insanların birini sevmek için diğerlerini uzaklaştırmak zorunda olduklarını düşünmeleridir. Aşk adı altında, birlikte oldukları kişiye karşı sahiplenici bir tutum geliştirirler, sonra da diğerlerinden nefret eder ya da korkarlar. Bu güvensizlik insanın içinde giderek büyür, artar ve günlük yaşamlarında insanları acınacak hale getirir ve en sonunda onları mahveder. Bu yüzden hayattan zevk alamazlar; güvensizdirler ve sevdiklerini iddia ettikleri kişilere hükmetmeye çalışırlar.
Bir insanın esas ihtiyacı olan şey hayatı net bir şekilde anlamaktır. Böylece hayatınızın amacını yerine getirebilirsiniz. Bu ancak enerjinizi ve dikkatinizi dağıtmazsanız mümkündür. Enerjini toplar, içindeki ateşi yakar ve o ateşte yıkanırsan şayet, işte o zaman hayat güzeldir! Ama enerjinizi saçıp savurursanız, o zaman hayattaki amacınıza ulaşamazsınız. Bu yüzden hayattan olduğu gibi zevk almayı öğrenin. Hayatın her saniyesinden zevk alınmalıdır! Geçmişin hazzı geçip gitti, geleceğin hazzı ise sadece bir hayal ürünüdür. O yüzden şimdi ve burada hayattan zevk almayı öğrenmelisiniz. Hayat yolunda nasıl yürüneceğini ve bu yaşam yolculuğundan kimseye zarar vermeden ya da incitmeden nasıl zevk alacağınızı bilmeniz gerekir.
Yoga psikolojisine göre insanlarda üç özellik vardır: Manevi, İnsani ve Hayvani. Diğer bir deyişle Sattva, Rajas ve Tamas. Hayatta denge, sukünet ve sakinlik oluşturan özellik satvik özelliktir. Satvik ve huzur içinde olduğunuzda, herkesi seversiniz. Kimse için nefret ya da kıskançlık hissetmezsiniz. Yoga biliminin ahimsayı, yani şiddetsizliği öğretmesinin sebebi budur. Ancak şiddetsizliği pratik etmek istiyorsanız, sevginin hakikatten önce geldiğini bilmelisiniz. İlk olarak ahimsayı (sevgiyi) anlamalısınız, sonrasında satya (hakikat) gelişir. Ahimsayı anlayamazsanız, satyayı (hakikati) uygulayamazsınız. Amacınız sevgiyi pratik etmek ve hakikati konuşmayı öğrenmektir. Dünyadaki tüm kültürlerin büyük kutsal kitapları ve yazıtları başkalarını sevmeniz ve hakikati konuşmanız gerektiğini söyler. Ebeveynleriniz de size bunu söylemiştir, ama onların öğretileri bunun nasıl olacağını açıklamamıştır. Bir örneğinizin olmasına ihtiyacınız vardır. Yoga bilimi işte bunu öğretir.
Sevgiyi pratik ederken uygulama alanınız yaşadığınız yerdir; aileniz, arkadaşlarınız, meslektaşlarınız ve komşularınızdır. Sevgiyi geliştirmek istiyorsanız, şiddetin her türlüsünden uzak durmalısınız. Eşinizi, arkadaşlarınızı veya çocuklarınızı sevmeyi öğreniyor olsanız bile ilk yapmanız gereken eylemlerinizin, sözlerinizin hatta zihninizin şiddetten arınmış olmasını sağlamaktır. Eğer incitmekten, yaralamaktan veya öldürmekten kaçınırsanız o zaman doğal olarak sevgiye ulaşırsınız. Bu ahimsa ilkesini gözlemleyerek sevgi dolu olursunuz, sonrasında hakikati uygulayabilirsiniz.
Ancak egonuz, kişiliğinizi ve bilincinizi genişletmenize izin vermeyen bir kale gibidir. Egonun esas rolü, dış dünyada iyi bir şekilde çalışmanıza yardımcı olmak, yaşamdaki çeşitli faaliyetlerinizi koordine etmek ve zihnin içsel dinamiklerine yön vermek olmalıdır. Egonuzun baskın olmasına izin verirseniz, o zaman ne ruhsal ne de kişisel olarak büyüyemez veya değerli bir şey elde edemezsiniz.
Başkalarına ne kadar sevginiz olduğunu söylemenin bir yolu var: sessizce oturun ve sakince korkularınızı gözlemleyin. Ne kadar çok korkun varsa o kadar az sevgin vardır. Korkun azalırsa, o zaman sevgin daha çok çoğalır. Eğer hiçbir korkunuz yoksa, işte o zaman tüm sevginizi verebilirsiniz. Korkunuz size ne kadar sevgiye muktedir olduğunuzu gösterecektir. Bu yüzden korkuyla değil sevgiyle yaşamayı öğrenin. Daima neşeli, şefkatli ve verici olun. İlahi takdirin akmasına izin verin ve ihtiyacınız olanı alacağınıza güvenin.
Yazan : Swami Rama
Çeviren : Şükran Karaduman
Kaynakça: https://www.ahymsin.org/living-in-love/